May 012021
Paskalya ve Türkiye’de etno/dinsel azınlık olma halleri

Ortodoks ve Doğu Kiliseleri bugün Paskalya’yı yani Diriliş Bayramı’nı kutluyor. Bugün de birçok dini bayramda olduğu gibi dindar olsun olmasın birçok Türkiyeli Hristiyanın köklerine, benliklerine yakın hissedecekleri,  sevdikleri ile geçirmeyi tercih edecekleri, bu güne özel yemekler yapacakları günlerden biri.

Aslında Batı kiliseleri ve Ermeni Apostolikler Paskalya’yı 4 Nisan’da kutladı. Özetle Batı kiliseleri Gregorian takvimini temel alır ve Paskalya’yı 21 Mart’dan sonra ilk dolunaya rastlayan Pazar günü kutlarken; Doğu kiliseleri ise bu günü Jülyen takvimine göre ayarlar, ayrıca Yahudilerin Pesah -diğer isimleriyle Fısıh ya da Hamursuz -bayramının geçmesini beklerler. Takvimler bazen denk düşse de bu sene neredeyse bir ay ara ile kutlanıyor Hristiyan aleminde Paskalya.

Yaklaşık 40 gün süren büyük orucun bitmesinin ardından gerçekleşen Paskalya’da İsa Mesih’in dirilişi kutlanmaktadır. Bu günün anlamını Ermeni Patrik Hazretleri Sahak Maşalyan’ın metropolit mevkiindeyken Agos Gazetesi‘nde yazdığı bir yazıda da belirttiği gibi Paskalya’nın yani Ermenice adı ile Surp Zadig bayramının Hristiyanlar için çarmıha gerilerek ölen İsa Mesih’in, insanoğlunun günahlarından arınmasına ve bağışlanmasına vesile olması ve bundan dolayı ona “yeni bir yaşam ihsan etmesi” gibi önemli bir anlamı bulunmaktadır.

Farklı dini/etnik ritüellerde yumurta simgesi

Paskalya denince ilk akla gelen yumurta ve tavşan simgeleri. Yumurtanın simge olarak kullanılması aslında tek tanrılı dinlerden çok daha gerilere uzanıyor. Pagan kültürlerde yumurta doğanın uyanışını, bereketin gelmesini simgeliyor. Levon Bağış Agos’taki yazısında hatırlatıyor: Paskalya’nın kutlana geldiği tarihler aslında pagan tanrı Babilli İştar’ın doğaya bereket getirdiğine inanılan tarihlerler ile denk düşüyor ve Antik Anadolu’da Fenikeliler de bu bayramı tavşan ve yumurta simgeleri üzerinden kutluyormuş.

Yumurta boyama deyince de hemen bir Hristiyan ritüeli çağrışır kulağımıza. Ancak farklı dinlerde de yumurtanın bir simge olduğunu hatırlatalım. Yahudiler yumurta boyamasa da, yumurta Paskalya ile yakın bir döneme denk gelen Pesah bayramlarında kurdukları sofralarında bulundurdukları önemli unsurlarından biridir. Bu seder sofralarındaki yumurta Yahudiler için yuvarlak şeklinden dolayı yaşamın döngüsü, doğum ve yenilenmek anlamına gelmektedir. Aşkenaz Yahudileri İsrailoğullarının gözyaşlarını ve tapınağın yıkımını anmak için katı yumurtaları tuzlu suya batırıp yerken, Seferadlar soğan kabukları ve kahve ile uzun süre pişirdikleri “huevos haminados” denen kahverengi renkli yumurtaları Seder sofrasına koyarlar. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kutlanan, Hızır ve İlyas peygamberin yeryüzünde buluştuğuna inanılan günü anmak için düzenlenen Hıdırellez şenliklerinde de yumurta boyanır ya da haşlanır ve yiyenlere güç ve sağlık getireceğine inanılır. Köklerimin uzandığı Antakya’daki Arap Aleviler ise yılda iki kez yumurta boyarlar. Bunlardan bir tanesi olan Sabağtaş bayramı Hz. İsa’nın yeryüzüne geri geleceğine  ve Nusayrilikte kıyametin onyedisinde (Sabağtaş Arapça 17 demektir) kopacağına olan inançla ilgilidir. Bir diğeri ise Fransız İhtilali’nin yıl dönümüne denk gelmesi sebebi ile yıllarca yasaklanan ancak Hristiyan havarilerin Antakya’ya gelmesi ve putperestlerin imana gelmesinin anıldığı 14 Temmuz’da kutlanan Evveltemmuz’dur ve bu bayramda genç kızların yumurta boyayıp hoşlandıkları erkeklere verme gibi bir ritüel de yaşatılmaktadır.

Antakya’daki Hristiyanlar da bugün az sayıda kalsalar da Türkiye’nin birçok yerinde yaşayan diğer Hristiyanlar gibi Paskalya’da tokuşturmak üzere yumurta boyarlar. Tokuşturulan ve kırılan yumurtalar dirilişi sembolize etmektedir. Günümüzde birçok yerde yumurta boyamak için gıda boyası kullanılsa da bugün Antakya’nın köylerinde soğan kabukları ile yumurta boyanmaktadır. Antakya-Mersin-İskenderun bölgesindeki Paskalyalar -bugün  zaman zaman güvenlik ve Covid 19 pandemisi sebebi ile yapılamasa da- geleneksel olarak kilisede sabaha karşı kurulan sofralar, Paskalya öncesi bu bayram için bulma yarışına girişilen firavun tavuğu yumurtaları ve tokuşturma esnasında bölgenin sıcak kanlı insanlarının tatlı tartışmalarına sahne olması açısından adeta bir şenliğe dönüşmektedir. Çocukluğumda gece kilisede ayin sonrası kurulan bu sofraları iple çekerdim. Masaya boyum yetmese de benden büyüklerin yumurta tokuşturması, yumurtası kırılanın kıranı hile yapmakla suçladığı tatlı çekişmeleri izlemek beni heyecanlandırırdı.

Bir zamanlar Anadolu’da coşkuyla kutlanan Paskalyalar….

Geçtiğimiz ayın #Tarih dergisinde Osmanlı dönemindeki Paskalya ritüellerine değinen ilginç bir yazı var. Yazı bize Osmanlı döneminde gayrimüslimlerin dini ritüellerine müdehale edilmediği, bayramların kutlanmasına ‘ses çıkarılmadığı’, genellikle Yahudiler ve Hristiyanlar arasında bu dönemde gerginliklerin yaşanabildiği bir dönem resmediyor. Yazıya göre  özellikle Tanzimat sonrası dönemde kutlanan Paskalyalarda saray ile Patrikhane arasındaki ilişkiler yoğunlaşmakta, Rum Patrikhanesi tarafından saraya çörek takdimi yapıldığı dönemin gazetelerine yansımaktadır. Bununla beraber, 1893 yılında Malatya’da Paskalya kutlamaları sırasında bir hanın, içinde yumurta tokuşturan Ermeni ahalinin üzerine yıkılması sonrası yaşanan yası aktaran belge de (en azından benim için) bu yazının en ilginç kısmını oluşturmaktadır.

Osmanlı döneminde Paskalya deyince gayrimüslimlerin tanıklıkları oldukça önem kazanıyor. Agos gazetesinden Serdar Korucu’nun kaleme aldığı bir haber 1915’ten sonra hayatta kalabilen bazı Ermenilerin tanıklıklarına yer veriyor. Bu tanıklıkların bazıları acıya bazıları da neşeye işaret ediyor. Bir yanda Paskalya dönemi tehcir edilen ve yok edilen sevdiklerinin bugün bile yasını tutanlar, bir yanda da Paskalya günü kiliselerin dolup taştığını anlatanlar… “Kırk gün perhiz tutar; cevizli, zeytinyağlı yemekler yerdik. Paskalya’da yumurta boyar, komşulara dağıtırdık….” diyor bir Muşlu Ermeni mesela. Yazının benim için ilginç olan bir diğer  tarafı da Paskalya’nın Anadolu’nun farklı yerlerinde yemeğin de eşlik ettiği farklı ritüeller ile yaşatılması. Muşta Paskalya zamanı Ringa balığı yeniyor, Van’da yumurtalar durum adlı bir otla boyanıyor, Batman’da tarlalarda ateş yakılıyor…

İstanbul’da Paskalya Çöreği Antakya’da Kahk’ıl Hışn

Yöreden yöreye değişen yemek ritüellerine günümüzden bir örnek de ben vereyim. Malumunuz Paskalya’nın olmazsa olmazı rengarenk boyanan, yapıştırmalarla süslenen ve tokuşturulan yumurtalar, sonra da bir çok Paskalya süslemesinde karşımıza çıkan tavşan figürüdür ancak buna özellikle İstanbul’daki etno/dinsel azınlık cemaatlerinin yaptığı, İstanbul’da pastanelerde dönem dönem rastlayageldiğimiz Paskalya çöreği eklenir. Öyle ki Paskalya deyince İstanbul’da yaşayan, sadece Hristiyan değil, azınlıklara ve kültürlerine aşina her insanın aklına da bu çörek gelir herhalde. Ne ilginçtir ki, İstanbul’a üniversite okumaya gelene kadar Mersin doğumlu Rum kilisesine bağlı bir Arap Ortodoks olan benim çok yabancı olduğum bir adettir bu.  

Oysa İstanbul’daki varlıkları 1940’lara dayanan ancak 1980’lerden sonra yoğun bir şekilde bu şehre göç eden Antakyalı Ortodoksların ritüelleri pek bilinmez. Yemek dışına taşan diğer akademik çalışmalar da da altını çizmeye çalıştığım gibi Gayrimüslim toplumlar sanıldığının aksine homojen yapılar değildir, içerisinde çok farklı anlayışlar, ritüeller barındırır.  İstanbul Rumlarından farklı olarak Antakyalı Ortodoks evlerde Paskalya günleri gıda boyası ya da geleneksel olarak soğan kabukları ile boyanan yumurtalara kahk’ıl hışn yani kalın kahke ve lebniye çorbası eşlik eder.

Paskalya, yemek ve kimlik

Bir zamanlar Türkiye’nin dört bir yanında kalabalıklar içerisinde kutlanabilen Paskalyalar bugün azal(tıl)an nüfusları ile kalabalıklardan uzak kutlanıyor. Öyle olsa bile, Paskalya gibi bir çok dini/etnik ritüel bugün kimliğin önemli bir unsuru olmaya devam ediyor. Hatta bugün gayrimüslimlerin kimliklerine dini/kültürel ritüeller üzerinden daha fazla tutunmaya çalıştıklarını görüyoruz. Sevgili Özgür Kaymak ile yazdığımız İstos yayınlarından 2021 başında çıkan”Kısmet Tabii…” adlı kitabımızda da belirttiğimiz gibi kendini dindar olarak tanımlamasalar da diğer azınlık toplumlarından ya da geniş toplumdan yani Müslüman olanlarla evlenen  yani karma evlilik yapan gayrimüslimler dini/kültürel kimliklerine ve kimliğin en önemli unsuru olan ritüellerine daha sıkı sarılıyorlar. Hal böyle olunca Paskalyalar sadece bir dini bayram olmanın ötesine geçiyor, Paskalya’da tokuşturulan yumurta ve ona eşlik eden diğer yemeklerin özenle hazırlanması dini/kültürel kimliği yani gayrimüslim belleği yeniden üretmenin ya da onu korumanın bir yolu haline geliyor.