Nis 152017
Lezzetli Bayramlar: Paskalya ve Fısıh

Bu hafta Yahudilerin Hamursuz ve Pesah isimleriyle de bilinen Fısıh bayramı. Bu Pazar günü de biz Hristiyanların büyük bayramı, Diriliş Bayramı yani Paskalyası. Eski bayram coşkuları kalmadı ama halen, her şeye rağmen bayramı ve onun ritüellerini yaşatmaya çalışan benim gibi insanlar olduğunu var sayıyorum.

Bu varsayım karşılıksız değil. Geçtiğimiz haftasonu Hrant Dink Vakfı’nda Bayram Sofraları adlı etkinlikte dört farklı gayrimüslim cemaatten konuşmacılar (Meri Çevik Simyonidis, Tahuki Tovmasyan, Sibel Cuniman Pinto ve Aynur Bitlisli) bayram ritüellerini aktardılar. Aslında bu gelenekleri aktarmakla kalmayıp bizi adeta zaman içerisinde bir yolculuğa çıkardılar.

Konuşmacıların anlatımlarında, benzer ritüellerin -farklı anlamlar yüklense de- olduğunu görmek güzeldi. Farklılıklarımıza rağmen paylaşım alanlarımızın az olmadığını görmek herkese iyi geldi sanıyorum.

Peki neydi bu ritüeller? Aklımda kalanları, kendi kültürümünün (bir Antakyalı Hristiyanı olarak) ritüellerini de ekleyerek aktarayım…

“Arap sabunu ile tahtalar ‘sakız gibi’ fırçalanırdı”

Bayram yaklaşırken ev elden geçirilir, önce tadilat gerektiren işler bitirilir sonra temizlik yapılır. Yahudilerin Hamursuz bayramı öncesi ise konuşmacılardan Sibel Pinto’nun aktardığına göre, evde dip köşe mum ışığında ekmek kırıntıları ayıklanır, ev mayalı yiyeceklerden arındırılır. Sofranız Şen Olsun kitabının yazarı Tahuki Tovmasyan’ın hafızasında ise Yedikule’deki evlerinin tahtalarının ‘sakız gibi’ fırçalandığı kalmış mesela. Bununla beraber, elbiselerin ütülendiği, hatta ‘kolalandığı… Sonra yemek hazırlıklarına girişilir.

“Çok üzülecek ama çok sevineceksiniz”

 Yemekler yenmeden önce anmalar yapılır. Yahudiler Fısıh’ta geçmişi anar, neden o bayramın kutlandığını hatırlar. Hristiyanlar için ise Perşembe günü yas günüdür. Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği gün. Meryem’in gözyaşlarını temsil eden mercimekli yemekler yenir. Hz. İsa çarmıhta susadığında sirkeye batırılmış ekmek verilmesini anmak için sirke içerisine birkaç zeytin konarak ve ekmekle banılarak yenir. Benzer bir geleneğin Yahudi ritüellerinde de olduğunu öğreniyoruz; onlar da sebzeleri sirkeye batırırlarmış. Hristiyanlar için yas günüdür Perşembe ve Cuma. O nedenle makyaj yapılmaz, mümkün olduğunca sade giyinilir. Ancak bir yandan da hazırlıklar coşkuyla sürer, Tovmasyan da hatırlatıyor zaten. Çok sevineceğinizi bilerek üzülürsünüz…

Yumurta boyama, mayasız ekmek, kuzu eti…

Konuşmacıların temsil ettiği cemaatlerin ritüellerinin birkaç ortak sembolik yiyecek üzerinden şekillendiğini görmek ise ilginçti. Boyanmış yumurtalar sanıldığının aksine sadece Hristiyanların Paskalyasını değil, Pesah bayramını da temsil ediyor. Aslında moderator Levon Bağış hatırlatıyor Hitit ve Fenikeliler de baharı kutlamak için yumurta ve tavşan gibi semboller etrafında oluşturuyorlar bu ritüelleri. Yahudilerin Mısır’dan çıkışı sırasında ekmeklerini mayalamaya vakti bile olmadığını o nedenle mayasız ekmek yaptıklarını hatırlatan Hamursuz’da yapılan mayasız ekmek, Hristiyanlıkta saflığı, bozulmamışlığı temsil ediyor. Kuzu eti ise Levon Bağış’a göre İsa’nın Tanrı’ya ödediği kefaleti, Yahudiler için ise 10. Büyük bela olan kapısının eşiğinde işaret olmayan hanelerde ilk doğanların ölmesini. Hristiyanlıkta yas sofralarında bulunan sirkenin Pesah’ta ekmek yerine sebzeler eşliğinde yer bulması da yiyeceklere farklı kültürlerde farklı anlamlar yüklense de kutsalların paylaşıldığının bir göstergesi.

“Rum komşular Rum adeti ile ağırlanacak”

Bayram coşkusunun hafızalarımıza kazıdığı, bugün en çok özlediğimiz ise sanıyorum o dönemde hayatın normal akışından farklı olarak gelişen ancak komşularımızla ve akrabalarımızla bağlarımızı güçlendiren sosyal ilişkiler. Apartmanda hangi dinden ve cemaatten olursa olsun birbiriyle paylaşılan dini olarak sembolik olan yemekler, İstanbul Ermeni ve Rumları için olmazsa olmaz Uskumru dolmasının filanca akraba tarafından yapılması, çoğu zaman katı, esnetilemez olan bu dini ritüellerin komşular için esnetilmesi, yine Tovmasyanın aktardığı kadarıyla Rum komşuyu Rum adeti ile ağırlama gayreti… Aslında birbirimizi tanıma, kabul etme ve beraber yaşama gayreti…

“Yumurtalar kırılmasın diye tahtadan yumurtalar yaptırmıştık marangoza”

Bayram coşkusunu herhalde en çok yaşayan çocuklar. Çünkü onların diri hafızasına öyle bir kazınıyor ki bazı detaylar, kaç yaşınıza gelirseniz gelin çıkmıyor. Benim de Mersin’de geçirdiğim çocukluk yıllarımdan da hatırladığım Paskalya zamanı Cuma akşam ayinden sonra kilisede yanan mumu söndürmeden eve getirmeye çalışmak, diğer çocuklarla adeta bir yarış haline gelirdi. Bundan da önemlisi yumurta tokuşturmak… Çocuk halimizle ne numaralar yapardık kırılmayan yumurtanın sahibi olmak için… Simyonidis mahalledeki marangoza tahtadan yumurta yaptırdıklarını hatırlıyor. Mersin-İskenderun-Hatay bölgesindeki Hristiyan  çocuklar ve çocuk ruhunu koruyan büyükler ise daha Paskalya’dan haftalar öncesinde “ferhun”(firavun) denilen yumurtaların arayışına girerler. Bu firavun yumurtaları özel yetiştirilen tavukların, dış kabuğu diğerlerine oranla daha kalın ve sert olan yumurtalarıdır. Bazılarının hileye başvurup yumurtalarının tokuşturulacak yerlerine sertleştirici maddeler enjekte ettirdikleri de söylenir.

IMG_8088

Bayram sofraları: Uskumru dolmaları, topikler, lebeniye ve içli köfteler

Unuttum sanmayın, yas yemeklerinden ve dini ritüellerden bahsettik ama en önemlisi bayram coşkusunun zirve yaptığı kutlama sofraları. Bazıları sadece Paskalya vakti yenen ya da o dönemde sıkça yapılan yemekler… Uskumru dolmaları, topikler, midyeler, taramalar, lebeniyeler, kaburga dolmaları, içli köfteler, paskalya çörekleri, marzipan, harire ve kaşık tatlıları… Bu listeye ben de kendi kültürümden gelen bayram kahkesi ve hurmalı pastaları ekleyeyim. Ben de çocuk halimle, kilisedeki ayin bitsin, kilise bahçesinde sabahın dördünde kurulan yedi yaşındaki halimle boyumun zar zor yetiştiği sofada ve daha da önemlisi oradaki yemekler etrafında dönen muhabbette yerimi alayım diye can atışımı hatırlıyorum da… Yumurtalar tokuşturulur, gizli gizli rakılar yudumlanır… Bayram sabahını hep beraber karşılardık… Bayram sofralarındaki yemekler de “bizimle birlikte bayram yaparlardı” diyor Tovmasyan… Gerçekten de öyle olurdu.

Eski bayramlar kaldı mı, bilmiyorum. Ama hala o sofraları yaşatmaya çalışan, o coşkuyu hatırlayan insanlar var.

Mutlu Bayramlar!