Ara 042018

Beyoğlu’nda bir Gastro-pub: Spor, gastronomi ve göç

Beyoğlu’nda bir Gastro-pub: Spor, gastronomi ve göç

Gastronomi dünyası her geçen gün kendini yeniledikçe evde yaptıklarımızdan sokakta özel olmayan günlerde dahi yediğimiz yemeklere her tabakta özel bir lezzet arar olduk. Bu isteğin yoğunlaştığı şehirlerden biri olan İstanbul’da da bu doğrultuda bir gastro-pub konsepti gelişiyor. Eskiden gece hayatına akacak insanlar içkilerini yudumlamadan bir ıslak hamburger ya da dürüm ile yetinirken şimdilerde gelişen vegan, vejeteryan, glütensiz…vb. seçenekler ve gittikçe artan bölgesel ve dünya mutfağından örnekler sahesinde damak zevklerinden vazgeçemez oldular. Alkollü içecek satan mekanlar arasında yer alan publara da bu trendi yakalamak için menülerindeki atıştırmalık seçenekleri çeşitlendirip daha sofistikeleştirmekten başka bir çare kalmadı. İstanbul’un dört bir köşesinde bugün bu tarz publara rastlamak mümkün ancak öyle bir dünyada yaşıyoruz ki rekabet çok fazla; bu nedenle sadece menüdeki yiyecekleri iyileştirmek yetmiyor, müşteriye bir konsept ile hitap etmeniz gerekiyor.

Beyoğlu Galatasaray’da bulunan bir Irish Pub bu anlatmaya çalıştığım gastro-pub konseptinin tam anlamıyla hakkını veren mekanlardan. James Joyce Gastro Pub öncelikle İstanbul’da yaşayan ya da İstanbul’a yolu düşen İngiliz ve İrlandalı expatlara ve tabii ki ilgilenen İstanbullulara İngiliz liginden futbol ve rugby maçlarını izlemeleri için keyifli bir ortam sunmanın yanında geliştirdiği yemek menüsüyle bu keyifli spor izleme tecrübesini eşsiz kılıyor. Bunun yanında mekan Noel ya da St. Patricks haftasonu gibi evlerinden uzakta olan İrlandalı ve İngilizleri evlerinde hissettirecek özel etkinliklere ve konserlere ev sahipliği yapıyor.

Bu başarının arkasında iyi yemek elbetteki var ancak çok iyi tasarlanmış bir gastro-pub konseptini de gözden kaçırmamak gerekiyor. Mekanı da benim gözümde diğer örneklerinden ayıran da bu aslında. Geçtiğimiz haftasonu edindiğim tecrübe sonrası bu başarının mimarı olarak hiç düşünmeden Şef Mark Mourad Hammami’yi işaret edebilirim. Şef yıllar boyunca edindiği tecrübe sonucu geliştirdiği ‘food in focus’ konseptiyle Irish Pub’ı gerçek bir gastro-pub’a dönüştürmüş. Menüdeki yemeklerin lezzetli olmasının yanında, sizi mekana çeken bazı haftasonları için hazırlanan ve yapımı için reservasyon alınan özel menüler ya da tabaklar oluyor. Sosyal medyadan önceden duyurusu yapılanlar arasında beni en çok etkileyen ve mekana dikkatimi çeken Fransız Soğan Çorbası oldu. Ancak bunun yanında geçtiğimiz haftasonu ‘Sunday Roast’ menüsü İngiliz liginden önemli futbol maçlarına eşlik etmesi için hazırlanmış. Roast Beef (ya da dilerseniz tavuk ya da vejeteryan/vegan opsiyonları), patates, gravy, Yorkshire pudding ve sebzelerden oluşan tadına bakmadan tarif edilmesi oldukça zor olan bir tabak ve sonrasındaki yanına custard ya da dondurma ile servis edilen meyveli crumble tatlısı İngiliz expatların domine ettiği mekanda onları evde hissettirirken, sizlere de gastronomic anlamda İngiliz kültürünü deneyimleme fırsatı sunuyor.

Aslında İngiliz damak tadına göre tasarlanan bu menüde tercih edilen sebzeler de dikkat çekici. Şef brokoli ya da karnabahar gibi sebzeler yerine patlıcan kullanmayı tercih ediyor. Şef’in bu ufak dokunuşu kökenlerine yaptığı bir gönderme aslında. Her ne kadar izleyiciler arasındaki bazı İngilizlerin ‘ama bu İngiliz mutfağından değil, olmamış!’ şeklinde tepkilerine neden olsa da, sarmısak ve maydanozla harmanlanan patlıcanlı garnitür günümüzün gerçeği göçler sonucunda kaçınılmaz olarak değişmekte olan bir mutfağın çok başarılı bir örneğini sunuyor. İngiltere’de son yirmi yıldır artan Ortadoğulu nüfusun artık gastronomik dokunuşlarla ortaya çıkması son derece anlaşılır. Böyle bir sentezi de içinde barındıran bir gastro-pubın da göçlerle mutfağı her geçen gün şekil alan İstanbul’da İstanbulluların bu soğuk havalarda içini ısıtan bir ortam sunduğu aşikar.